Piyasallaştırılan Sağlık ya da Yangına Körükle Gitme | Deniz Akgün

0
207

Sosyal politika alanının eleştirel yazarlarından John Lister, Sağlık Politika Reformu: Yanlış Yolda mı Gidiyoruz? Adlı kitabında 1980’lerden sonra Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü gibi küresel aktörler tarafından teşvik edilen sağlık reformlarının küresel bir endüstri haline geldiğini belirtiyor. Lister’e göre özellikle gelişmekte olan ülkelerde birbiri ardına uygulanmaya başlanan piyasa tarzı sağlık reformları, vaat ettikleri ilerlemeleri sağlayamamalarına karşın yaygınlaşmakta. Bu tür sağlık reformları hizmetlerin iyileştirilmesi, hizmetlere ulaşımda eşitsizliklerin giderilmesi gibi amaçlar yerine, piyasa ve aktörleri tarafından yönlendirilen ve temelde gereksiz tıbbi teknoloji, ilaç tüketimini ve kâr oranının yükselmesini amaçlayan politikaların ürünü.

Bunun önemli bir örneğini Şili’deki sağlık ve sosyal güvenlik reformu oluşturuyor. Şili 20. Yüzyılın başında sosyal sigortacılık sistemi ile ilgili yasal düzenlemelerin yapıldığı Avrupa dışındaki ilk ülkeydi. Ülkede sosyal güvenlikle ilgili düzenlemelerin yapılması aşamasında toplumcu hekim Salvador Allende’nin önemli katkıları olmuştu. Allende, 1973 yılında ABD destekli darbe ile iktidardan uzaklaştırdı. Ivan Illich Sağlığın Gaspı isimli kitabında, Allende’nin askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırılmasından sonraki bir hafta içinde toplumcu Şili tıbbı yanlısı açık sözlü birçok kişinin öldürülmesinin dikkat çekici olduğunu belirtmişti. Askeri darbenin ardından Şili’de gerçekleşen en önemli değişikliklerden birini, daha sonra dünyada bu alanda yeni bir model olarak sunulacak olan piyasacı sağlık ve sosyal güvenlik reformu oluşturdu.

Piyasalaşmış sağlık hizmetleri, sağlığın indirgemeci bir yaklaşımla “bir hastalığı olmamak” şeklinde algılanmasını hedefliyor. Piyasalaşmış tıbbi uygulamalar insanın biyolojik işlevlerine ve hastalıklarına odaklanmasına neden olmakta. İnsanın iyilik haline etki edebilen psikolojik, sosyal ve çevresel nedenler ise çoğu kez göz ardı edilmekte.1  

Sağlığın piyasalaşmasının bir diğer yönünü de bilimsel çalışma alanı olmaktan çıkması oluşturuyor. Günümüzde piyasa temelli sağlık anlayışının bilimsellikten uzak, ilaç ve biyomedikal ürün şirketlerinin güdümüne girdiği şeklinde itirazlar dile getiriliyor. Buna göre tıbbi endüstriyel kompleksin çıkarları doğrultusunda hastalık tanı ölçütleri değiştirilerek yeni hastalıkların keşfedilmesi ve toplumun daha büyük bir kısmının tedavi alması hedeflenmekte. Bu amaçla daha önce bilinmeyen yeni hastalık tablolarının ve sendromların tanımlandığı ve hastalara tanı konmasında kullanılan sınır değerlerin değiştirildiği iddia ediliyor. Bu gibi görüşlerin dile getirildiği Satılık Hastalıklar isimli kitabın yazarları, Moynihan ve Cassels’e göre artık gündelik hayatın iniş çıkışları sinirsel rahatsızlıklar olarak kabul edilme eğiliminde. Menapozda ya da adet öncesi dönemde karşılaşılan hafif yakınmalar hastalık tanısı olarak ele alınmakta.2  Bu yönüyle tıbbi-endüstriyel kompleksin yaşam süreçlerinin medikalleştirilmesine yönelik müdahalelerinin, sağlık hizmetlerinin bilimsel bir çalışma alanı olması özelliğini zedelediği belirtiliyor.

Neoliberal politikaların eşitsizlikleri derinleştirme yoluyla toplumların sağlığını olumsuz etkilediği yönünde gözlemler var. David Coburn “Eşitsizlik ve Sağlık” isimli makalesinde 1960’lardan 2005’e kadar bebek ölüm oranı bakımından neoliberal ülkelerin, sosyal demokrat yapıların kısmen de olsa korunabildiği ülkelere göre sürekli olarak gerilediğini belirtiyor. Coburn’a göre bebek ölüm oranları kişi başına düşen GSMH’dan çok metalaştırma düzeyi ile bağlantılı bulunmakta. Coburn, sosyal demokrasiye yakın duran ülkelerde, neoliberal dogmatizmin etkili olduğu ülkelere göre genel yoksulluğun daha az ve genel sağlık tablosunun daha iyi olduğunu belirtiyor. Coburn, neoliberal ülkelerin kendi arasında bile piyasacı yaklaşımın benimsenme derecesine göre farklılıklar olduğu görüşünde. Buna göre ABD ve Kanada’yı karşılaştıran çalışmalar, daha gelişmiş bir sosyal refah yapısına, bu arada bir de kamu sağlık sigortası sistemine sahip olmaları sayesinde, Kanadalıların Amerikalılardan daha sağlıklı olduklarını, gelir adaleti konusunda daha olumlu bir noktada bulunduklarını gösteriyor.3

Kaynaklar

  1. Cem Terzi, Sağlık sistemindeki krizin üstü nasıl örtülüyor? http://arsiv.sol.org.tr/index.php?yazino=27306
  2. Ray Moynihan, Alan Cassels, Satılık Hastalıklar, Hayykitap, İstanbul, 2006.
  3. David Coburn, Eşitsizlik ve Sağlık, Haz: Leo Panitch, Colin Leys. (2010). Kapitalizmde Sağlık, Sağlıksızlık Semptomları, Yordam Kitap, İstanbul.

*Bu yazı Deniz Akgün’ün “Kapitalizm Hasta Eder – Toplumcu Tıp” adlı kitabının 104-106. Sayfalarından alıntılanmıştır.

Kaynak: Akgün, D.(2014). Kapitalizm Hasta Eder-Toplumcu Tıp. Notabene Yayınları:Ankara.