Bizon ve Geyik: Mağara Resimlerinin İşlevi | Babür Karbey Vina

0
1745

İnsan, anlatan bir canlıdır. Olay ve olguları imgelerle aktarma becerisi, insanın iletişim yeteneğinin sonucudur. Mağara resimleri, atalarımızın bu beceriyi ustalıklı bir biçimde kullanabildiğini gösterir. Kayalara ve duvarlara işlenen her figür, dönemin yaşantısına dair kuvvetli semboller içerir.

Mağara Sanatı ne Anlatıyor?

Alman sanat tarihçisi Max Raphael, “Prehistoric Cave Paintings” kitabında Fransa ve Almanya’daki mağara resimleri üzerine yaptığı incelemelere yer verir. Bu çalışmaya göre mağara resimleri, sanat olarak kabul edilmek için gereken bütün özelliklere sahiptir. Orinyasiyen* dönemde yapılan ve basit çizgilerden oluşan resimlerde dâhi bir kompozisyon söz konusudur. Mağara resimlerine sanat niteliği kazandıran tek unsur, başarılı teknikler kullanmış olmaları değildir. Raphael’e göre mağara resimleri, Üst Paleolitik Dönem insanlarının yaşadıkları dünya hakkında kafa yorduklarını gösterir. Örnek olarak, kafaları farklı yöne bakan iki bizon, iki kabile arasındaki çatışmayı sembolize eder. Bir hayvanın diğerinin içine çizilmesi ise uzlaşı arayışının işaretidir.

Fransız arkeolog André Leori-Gourhan tarafından yapılan sınıflandırma, mağara sanatında kullanılan semboller arasındaki ilişkiyi ve bunların gündelik yaşamdaki işlevlerinianlamamıza yardımcı olur. Leori-Gourhan, Batı Avrupa’daki mağaralarda yer alan resimleri inceledikten sonra bunları dişil ve erilolmak üzere iki ana sınıfa ayırmıştır. Bu sınıflandırmaya göre; at, dağ keçisi ve geyik eril, bizon ile yaban öküzü ise dişil sembollerdir. Her sembol, bir başkasıyla uyum içindedir. Öyle ki; James David Lewis-Williams Mağaradaki Zihin kitabında Leori-Gourhan’ın herhangi bir mağarada bizon sembolü gördüğünde, mağaranın başka bir yerinde at simgesinin var olduğunu tahmin edebildiğini söyler.

Leori-Gourhan’ın teorisine göre; dişil ve eril semboller mağaralarda ritüelistik bir biçimdekonumlandırılır. Bu simgeler, mağaradaki yerleşim düzenini ve toplumsal hiyerarşiyi ifade eder. Örnek olarak, mağaraların merkezî bölümlerinde dişi semboller ağırlıktaysa burada anaerkil bir düzenin hâkim olduğu yorumu yapılabilir. Dişi ve erkek semboller, bir arada resmedildiğinde dahi aynı yöne bakmaz. Örneğin; bizonun başı sağa çevriliyse at sola bakar. Bu imgeler arasında anlamlı bir zıtlık söz konusudur.

Karmaşık İmgelerin İşlevi

Güney Fransa’da yer alan Chauvet Mağarası Üst Paleolitik Dönem sanatının işlevine dair bir fikir edinmemize yardımcı olur. Bu mağarada, diğer birçok yerde olduğu gibi hayvan figürleriön plana çıkar. Radyo karbon testleri, burada bulunan en eski resimlerin 36.000 yıl önce çizildiğini gösterir. Mağaradaki hayvan figürleri epey detaylı ve karmaşık bir biçimde işlenmiştir. Diğer yandan, burada yapılan araştırmalarda hayvan kemikleri bulunmasına karşın,insanların yaşadığına dair hiçbir ize rastlanmaz.İnsanlara dair kalıntılar, mağaranın girişindeki ayak izinden ve iç kısımda bulunan bir mızrak ucundan ibarettir.

Mevcut bulgulara göre bir yorum yapmak gerekirse; insanlar Chauvet Mağarası’nı resim çizmek için ziyaret ediyorlardı. Bu durum, mağaranın kültürel bir merkez olduğunu gösteriyor.

Chauvet Mağarası’ndaki hayvan tasvirlerinin hareketi dikkat çekicidir. Bu imgeler statik değildir ve belli bir devinim içinde resmedilir. Ressamların bu hayvanları sürü hâlinde hareket ederken görüp bu şekilde resmetmek istediği elbette düşünülebilir. Ancak, Chauvet’nin dönemin insanları için belli bir fonksiyona sahip olduğunu düşününce bu resimlerin ritüel amacıyla çizildiği yorumunu yapmak da mümkün.

Lewis-Williams, yukarıda sözü geçen kitabında mağara resimlerinin şamanist zihnin mahsulü olduğunu ifade eder. Görüntülerle imgelerin karmaşık bir biçimde iç içe geçmesi, ruhsal yolculuk olarak kabul edilen zihinsel sanrı durumunun yansımasıdır.(1)

Kuzey Amerika’daki Mojave Çölü’nde yaşayan Shoshone yerlilerinin yaptığı kaya resimleri, mağara sanatı ile şamanizm arasındaki ilişkiyi daha somut bir biçimde anlamamıza yardımcı olur. Shoshone şamanları, resim çizmeden önce bir nevi trans hâline girer. REM uykusunda veya belirli bir maddenin etkisi altında görülen imgelerin kayaların üzerine işlenmesi ritüelin parçasıdır. Williams’ın kitabında aktardığına göre, kaya resimlerini yapan şamanlar bu figürlerin kaya bebekleri, dağ cüceleri veya su bebekleri olarak adlandırılan ruhlar tarafından yapıldığına inanır. Söz konusu inanışa göre, resimler ruhların eseridir ve şamanın bedeni yalnızca bir aracıdır.

Chauvet Mağarası’ndaki resimlerin Mojave Çölü’nde olduğu gibi ritüel amacıyla çizildiğine dair teoriler olsa da bu konuda kesin bir yargıya varmak mümkün değil. Ancak hayvan figürlerinin bilinçli olarak deforme edilmesi ve karmaşık manzaralar içinde sunulması böyle bir ihtimalin mümkün olduğunu gösterir.

Sanatçının Bilinci

Mağara resimlerini ortaya çıkaran yeteneği çözümleyebilmek için ilkel ve modern bilinçarasındaki farkı ortaya koymak gerekir. Gerald M. Edelman’ın teorisine göre, bu iki bilinç arasındaki temel ayrım, öznenin kendine ve içinde yaşadığı zamana dair farkındalık hâlidir. Edelman, ilkel bilince sahip olan hayvanların, şimdinin çevresindeki zaman parçasından ibaret bir algıya sahip olduğunu söyler.

Homo Sapiens, modern bilince sahip bir canlı olarak diğer insan türlerinden ayrılır. Sapiens, kendi varlığının ve hareketlerinin farkındadır. Dahil olduğumuz bu canlı türü, şimdiki zamanın dışına çıkarak dünyayı geçmiş ve gelecek bakımından modelleme ayrıcalığına sahiptir. (2)

Üst Paleolitik Döneme tarihlenen mağara resimlerinde doğa manzaralarına ve insan tasvirlerine rastlamak pek olası değildir. Bu eserlerde el kalıpları ve hayvan figürleri ön plana çıkar. Hayvanlar ise bilinçli olarak deforme edilerekçizilir. Örneğin, birçok resimde toynaklar çizilmez ve hayvanlar rutin hareketlerinin dışında resmedilir. Söz konusu resimlerin imgelem yönünden kuvvetli olması ve tasvir edilen hayvanların farklı formlarda yorumlanması, devrin sanatçılarının Edelman’ın üst düzey olarak tanımladığı bilince sahip olduğunu gösterir. Mağara resimlerini üreten insanlar, kendi varlıklarının ve yaşadıkları dünyanın farkındadır. Söz konusu eserleri inceleyerek, bu farkındalığın dünyevi veya ruhani çözüm arayışları doğurduğunu düşünmek mümkündür.

Max Raphael’e göre; Paleolitik halklar bir dönüşüm sürecinin sancılarınıhissetmekteydi. Üst Paleolitik Dönem, fonksiyonel aletlerin yapıldığı, üretim araçlarının ve avlanma metotlarının sürekli geliştiği bir devirdir. Üretim araçlarının çeşitlenmesi ise toplumsal hiyerarşiyi doğurmuştur. Böyle bir atmosferde yaşayan birey, doğadan gelen tehlikelerin yanı sıra toplumla kurduğu ilişkiler ve ani değişimler konusunda dikkatli olma zorunluluğuna sahiptir. Devrin insanları, sembolik yönü kuvvetli bir dile sahip oldukları için, yüzleştikleri engel ve tehlikeleri hikayeleştirmeyi başarmıştır. Mağara resimleri esasen bu başarının sonucudur.

Picasso, Lascaux Mağarası’ndaki resimleri gördüğünde insanlığın on iki bin yıldır yeni bir şey üretmediğini söylemiştir. Bu yargı üzerine tartışmak elbette mümkün fakat dünyanın dört bir yanında bulunan mağara resimleri, atalarımızın hikâye anlatmak konusunda en az bizler kadar hevesli ve becerikli olduklarını gösteriyor.

Kaynakça

(1) James David Lewis-Williams, Mağaradaki Zihin, Çeviri: Tolga Esmer, Yapı Kredi Yayınları, 2022, sayfa: 123

(2) Gerald M.Edelman, Bright Air, Brilliant Fire: On the Matter Of The Mind, 1994, sayfa: 112 – Aktaran Lewis-Williams, sayfa: 176

*Üst Paleolitik Dönemin en erken devridir. M.Ö.43.000 ile 26.000 yılları arasında yaşanmıştır